Medeni usul hukuku kavramını en başta açıklamak bizler için faydalı olacaktır. En basit şekilde açıklamaya çalışalım. Bir dava açmak istiyorsanız ve bu isteğinizi yerine getirip dava açarsanız mahkeme önüne illaki çıkacaksınız. İşte medeni usul hukuku dediğimiz kavram dava açmanızdan itibaren davanın sonlanmasına kadar süren işlemleri düzenler. Burada medeni usul hukuku aynı zamanda mahkemenin yapması gerekenleri de düzenler ve bu sayede keyfiliği önlemiş olur. Bu şekilde basit bir anlatım yapsakta işin içine girdiğimiz taktirde detaylı bir konu olmuş olduğunu göreceğiz. Medeni usul hukuku kurallarının bazı türleri vardır. Emredici Usul Hukuku Kuralları ve Emredici Olmayan Usul Hukuku kuralları olarak ikiye ayırıp bir inceleme yapacağız. Emredici Hukuk Kuralları, kanun koyucu tarafından koyulan, tarafların üzerinde oynama yapamayacağı aynı zamanda bu kuralların uygulanması için kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Emredici Hukuk Kurallarının uygulanıp uygulanmadığı mahkeme tarafından kendiliğinden incelenir. Yani tarafların herhangi bir talebi olmasına gerek yoktur. Emredici hukuk kuralına aykırılık olduğu taktirde yapılan işlem illaki ortadan kalkmaz. Her kurala göre emredici hukuk kuralının aykırılık durumu değişecektir. Emredici olmayan hukuk kuralı yukarıda anlattıklarımızın tam tersini ihtiva etmektedir. Yani tarafların üzerinde tasarruf edebileceği haklardır. Kanun belirli sınırları çizer içerideki boşluğu taraflara bırakır ve taraflarda genel olarak kanuna aykırı olmamak üzere bu kısımları aralarında konuşarak düzenleyebilirler. Delil sözleşmesi buna örnek olarak gösterilebilir.
Unutmadan söylemek gerekir ki usul hukuku kuralları, kural olarak emredicidir. Fakat istisnai olarak emredici olmayan hukuk kuralları da bulundurabilir. Okuduğunuz bir kanun maddesini değerlendirirken ve yorumlarken fazlaca kanunun koymak istediği amaçtan sapmamaya çalışın. Yani kanunun lafzına uygun bir şekilde yorumlama ve anlamlandırma yapın. Kanun maddesini fazlaca anlayamadıysanız bu taktirde kanun maddesinin gerekçesini ve komisyon görüşlerini inceleyebilirsiniz.
Yer bakımından uygulama ilkesinde kural olan lex fori’dir yani hakimin hukukudur. Burada hakimin hukukunun uygulanacağı alan yargılamanın görülmesi aşamasında dikkat edilecek hukuk kuralları bazındadır. Tabi bu lex fori ilkesinin istisnaları bulunmaktadır. Yani her zaman hakimin hukuku uygulanmamaktadır. İstisnalardan kısaca bahsedelim.
İstisnalar;
1)Süje olabilme
Süje olabilmeden kastımız, yargılamanın tarafı olabilme, dava ehliyetinin bulunup bulunmamasıdır. Bu konuyu bir örnekle açıklamamız daha yararlı olacaktır. Örneğin, kendi hukukumuzda adi şirkete herhangi bir tüzel kişilik tanınmamıştır bundan dolayı adi şirket herhangi bir şekilde kendi adına dava açamaz veya herhangi bir davaya taraf olamaz. Fakat Alman hukukunda durum tam tersidir yani adi şirketin tüzel kişiliği vardır. Alman bir adi şirket Türk mahkemeleri önünde bir yargılamaya katıldığı taktirde Türk hukukuna göre değil Alman hukukuna göre değerlendirilecek ve davanın tarafı olabilecektir.
2)İspat Yükü
Burada aslında ispat etme konusunda bir husus vardır. Yani ispatı hangi tarafın yapacağına ilişkin başka ülke hukukunda farklılık bulunduğu taktirde Türk mahkemeleri nezdinde o ülke hukuku dikkate alınacaktır.
3)İspat Ölçüsü
Bir olayın ispatlanması konusunda aranan ispat ölçüsünün değeri hukuk sistemlerine göre değişiklik gösterebilmektedir. Türk hukukunda yaklaşık ispat kabul edilebilirken başka hukukta o olayla ilgili yaklaşık ispat kabul edilmeyebilir. Bu taktirde ispat ölçüsü kapsamında farklılık bulunmaktaysa bu farklılık göz önünde bulundurulup ona göre bir inceleme yapılmalıdır.
4)Caiz İspat Araçları
Burada ise bir kişi bir olayı veya başka bir hususu ispat ederken caiz bir şekilde ispat etmesi gerekir. Yani hukukun bu ispatlama şekline cevaz vermesi gerekir. Örnekle açıklarsak, kendi hukukumuz belli bir miktarın üzerindeki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilmesine izin vermemektedir fakat alman hukukunda tam tersi bir düzenleme vardır. Sonuç olarak ispat araçları bakımından istisnalar hariç hakimin hukuku yani davanın görüldüğü ülkenin hukuku uygulanacaktır.
Kural olarak taraflar aralarında bir ilişki kurmuşlarsa bu ilişki kurulduğu anda mevcut olan maddi hukuk kurallarına göre düzenlenmiş olarak kabul edilir. Derhal uygulanırlık ilkesi geçerlidir. Örneklerle açıklamak gerekirse. 2004 yılında bir hukuki ilişki kurduk ve 2005 yılında bir kanun yürürlüğe girdi bizde 2005 yılının ortalarında bu hukuki ilişki yüzünden davalık olduk. Bu taktirde 2005 yılının ortasında yürürlüğe giren kanun dikkate alınarak bu uyuşmazlık çözülür. 2004 yılında hukuki ilişki kurmamız o yılın kanunun uygulanmasını gerektirmez. Dava açıldıktan sonra yeni bir kanun yürürlüğe girerse davaya o yeni giren kanun uygulanır. Fakat bir hukuki ilişki tamamlanıp bitmişse artık ona yeni kanun uygulanmaz. Son olarak “intikal hükümleri” unutulmamalıdır. Bu hükümler yürürlüğe giren bir kanunun ne zaman uygulanacağını ifade eder.
Daha detaylı bilgi ve hukuksal destek için bize ulaşabilirsiniz.